ROİSDER Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, “Atina adaları askeri üs bölgesi haline getirdi. Şu anda 18 ada silahlandırılarak cephanelik haline getirildi. Dolayısıyla Türkiye’ye karşı potansiyel tehdit var.” dedi.
Yunanistan, uluslararası hukuka aykırı ve saldırgan bir tutumla Ege Denizi’ndeki adaları silahlandırdığını belirten uzmanlar, Türkiye’nin cephaneliğe çevrilen adalar üzerinden tehdit edildiği görüşünü savundu.
Kıta sahanlığı, karasular, FIR hattı, ihtilaflı bölgeler, adaların silahlandırılması ve Batı Trakya’daki Tük azınlığa yönelik hak ihlalleri Ankara ile Atina arasında gerilimi sık sık tırmandırıyor.
Yunanistan, başta Limni-Semadirek olmak üzere Ege’deki birçok adayı 1936 Montrö Antlaşması’nı dayanak göstererek 1960 yılından beri silahlandırıyor. Lozan Antlaşması ve diğer uluslararası anlaşmalarla Ege’deki adaların silahsız olması koşulu getirildiği halde Yunanistan’ın Ege adalarını cephaneliğe dönüştürdü.
Adaların Yunanistan tarafından silahlandırılmasının Türkiye’nin milli güvenliğine yönelik bir tehdit olduğunu belirtiliyor. Türkiye, Yunanistan’ın bu faaliyetlerini yakından takip ederken bir yandan da uluslararası anlaşmaların kendisine tanımış olduğu hakları gündeme getiriyor.
“Yunanistan bu adaları Türkiye’ye karşı silahlandırıyor”
Rodos, İstanköy ve On İki Ada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği (ROİSDER) Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı, Lozan ve Paris anlaşmalarına aykırı hareket eden Yunanistan’ın Ege’deki 23 adanın büyük kısmını cephaneliğe çevirerek uluslararası tüm anlaşmaları ihlal ettiğini söyledi.
Kaymakçı, Rodos ve On İki Adanın, 1947’de Paris Anlaşması’yla Yunanistan’a verilirken adaların kesinlikle silahlandırılmama koşulunun getirildiğini hatırlatarak, “Lozan ve Paris anlaşmasıyla silahlardan ve askerden arındırılan Limni, Sakız, Sisam ve İstanköy adaları 1960’lı yıllardan sonra Yunanistan tarafından silahlandırılmaya başlandı. Son yıllarda ise bu adalar mekanize birliklerin kışlası haline dönüştürüldü. Yunanistan bu adaları Türkiye’ye karşı silahlandırıyor.” diye konuştu.
Lozan Antlaşması’na göre Atina’nın Limni, Sakız, Sisam ve İstanköy adalarında sadece güvenlik amacıyla polis ve jandarma bulundurma hakkı olduğunu anlatan Kaymakçı, Yunanistan’ın bu anlaşmaları hiçe sayarak on binlerce askeri Rodos ve Midilli’ye yerleştirdiğini aktardı.
Yunanistan’ın adalara asker yığmakla kalmadığını Limni, Rodos, Midilli ve İstanköy’e savaş uçakları için havaalanları inşa ettiği bilgisini paylaşan Kaymakçı şöyle devam etti:
“Atina adaları askeri üs bölgesi haline getirdi. Şu anda 18 ada silahlandırılarak cephanelik haline getirildi. Limni, Midilli, İstanköy ve Rodos adalarına Türkiye’ye karşı jet harekatı için havaalanı inşa edildi ve savaş uçakları yerleştirdi. Dolayısıyla Türkiye’ye karşı potansiyel tehdit var. Türkiye bu konuda Atina’ya nota verdi. Fakat Yunanistan hükümeti NATO üyesi bir ülke olmasına rağmen uluslararası anlaşmaları hiçe sayarak geri adım atmıyor ve gerginliği tırmandırıyor. Türkiye, egemenliğini tehdit eden bu sorunu çözmek için uluslararası haklarını kullanmak durumundadır.
Türkiye, Uluslararası Adalet Divanı dahil, karşılıklı olarak mutabık kalınacak her çözüm yoluna açık olduğunu ve sorunu barışçıl yollarla çözülebileceği mesajını Atina’ya her defasında vermiştir. Nitekim 2002-2016 yılları arasında Yunanistan ile görüşmeler yapılmış Yunanistan’ın tavrından dolayı görüşmeler sekteye uğramıştı. Türkiye eninde sonunda adaların statüsünü ve silahlandırılma sorununu uluslararası mahkemelere taşıyacaktır ve Yunanistan 1947 Paris Antlaşması’nın hükümlerine uymak zorunda kalacaktır.”
“Uluslararası hukuku ihlal ediyor”
Trakya Üniversitesi İİBF Uluslararasıİlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Sibel Turan da Türk-Yunan ilişkilerinin çatışma, uzlaşmazlık ve gerginlik odaklı yürüdüğünü söyledi.
Uluslararası sistemde 1960’lardan itibaren bloklar arası tehdit algılarının azalarak blok içi anlaşmazlıkların ve çatışmaların arttığına dikkati çeken Turan, “Başta Kıbrıs ve Ege sorunları olmak üzere Türkiye ve Yunanistan arasındaki uzlaşmazlıklar iki ülkeyi çoğu kez sıcak savaşın eşiğine kadar getirdi.” dedi.
Turan, Yunanistan’ın Batı Trakya Türk azınlığına yönelik hak ihlali ve baskıcı politikalarının yanı sıra Ege Denizi’ndeki Yunan adalarıyla beraber aidiyeti belli olmayan adalarda silahlandırma yoluna gittiğini ifade ederek, şöyle konuştu:
“1923 Lozan Antlaşması ve 1947 Paris Barış Antlaşması kapsamları gereğince adaların asker ve silahtan arındırılmış olarak kalması gereği, 1960’lardan itibaren Yunanistan tarafından aşamalı olarak ihlal edilmiştir. Günümüzde ise bu durum çok daha ciddi boyutlarda devam etmektedir. Sorunlar adalardaki Yunan askeri mevcudiyetinin giderek artması ve hatta çeşitli askeri üslerin inşası boyutlarına kadar ulaşmaktadır.”
Türkiye’nin güvenliği tehdit altında
Prof. Dr. Sibel Turan, Yunanistan’ın, uluslararası hukuku açık bir şekilde ihlal ettiğini ifade ederek, “Dolayısıyla Yunanistan, uluslararası hukuku açık bir şekilde ihlal etmektedir. Bu nedenle Doğu Akdeniz’de yaşanan güncel gelişmeler ve Yunanistan tarafının yaratmaya çalıştığı gerilimin doğru okunması son derece önemlidir. Yunanistan’ın her türlü hukuk dışı ve saldırgan tutumuna rağmen Türkiye, gerek Doğu Akdeniz’de gerekse Ege Denizi’nde uluslararası hukuktan doğan egemenlik haklarını ve ulusal çıkarlarını korumak adına her türlü haklı talebini barışçıl yöntemlerle ve diplomasi sınırları içerisinde çözüm odaklı yaklaşımlarla sürdürdürüyor. Bu ziyadesiyle değerli.” diye konuştu.