Uzmanlar, Yerli ve milli GPS (konumlama) sisteminin askeri operasyonlarda ‘kesinti’ ya da ‘aldatma’ riskinin minimize edileceği görüşünde.
Türkiye’nin son yıllarda uzay teknolojilerinde attığı adımlar yeni bir yol haritasıyla taçlandı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ‘Milli Uzay Programı’ kapsamında yaptığı açıklamalarla kısa, orta ve uzun vadede atılacak adımları kamuoyuyla paylaştı.
Cumhuriyetin 100’üncü yılında Ay ile ilk teması kurmak, uzay liman işletmeciliği, bir Türk vatandaşını uzaya göndermek gibi farklı hedeflerin yer aldığı programda ‘Türkiye’ye ait bölgesel konumlama ve zamanlama sistemi geliştirmek’ amacı da öne çıkan konulardan oldu.
Dünyada 6 ülke bunu başardı
Peki ama yerli ve milli imkanlarla geliştirilecek bölgesel konumlama ve zamanlama sistemi neden önemli? Mevcut durumda Türk Silahlı Kuvvetleri bunun için ne kullanıyor? Yeni sistemin etkisini hangi alanlarda göreceğiz? Tüm bu soruların yanıtını Savunma Politikası Analisti Turan Oğuz ile konuştuk.
Oğuz, bu tarz bir yapıyı dünyada sadece 6 ülkenin kullandığını söyledi.
Bunlardan ilkinin ABD olduğunu ve Navstar GPS ismiyle çıkarılan programın, GPS olarak adlandırılan sistemin ilk örneği olduğunu anlatan Oğuz, Rusya’nın Glonass, Çin’in ise BeiDuo ile bu alanda yer aldığını söyledi.
Diğer ülkelerden farklı olarak Avrupa’nın bütünsel bir yaklaşımla süreci ele aldığını ve Galileo ismi verilen sistemi ortak kullandıklarını anlatan Turan Oğuz, bu ülkelerden farklı olarak Japonya ve Hindistan’ın da bu alanda bayrak gösterdiğini kaydetti.
“Japonya QZSS sistemiyle, Hindistan ise Hint Bölgesel Uydu Konumlandırma Sistemi NavIC ile bölgesel olarak konumlama yapan iki ülke oldu” diyen Oğuz, Türkiye’nin de bu iki ülkeye benzer şekilde ‘bölgesel’ bir sistem üzerinde yoğunlaşmasını beklediğini vurguladı.
Son derece maliyetli bir süreç
Bu tür süreçlerin son derece maliyetli olduğunu hatırlatan Oğuz, ABD örneğinden yola çıkarak, “Bugün 31 aktif uyduları var GPS için kullandıkları… Bunların sadece uydu bedellerinin kabaca 10 milyar dolar olduğunu düşünebiliriz. Kaldı ki bu sistemlerin sürekli yenilenmesi, altyapısı, yer istasyon giderleri, personel harcamaları gibi kalemleri de eklediğinizde neden sadece gelirleri çok yüksek 6 ülkenin bu işi yapabildiği biraz daha net anlaşılıyor” dedi.
Yerli ve milli bir sistem neden gerekli?
Türkiye bugüne kadar farklı operasyonlar, sınır ötesi harekatlar, kritik hedeflerin vurulması gibi adımları başarıyla attı. Oğuz, halihazırda bunları yapabiliyorken neden yerli ve milli bir konumlama sistemi ihtiyacımız olduğu sorusuna şu yanıtı verdi:
“Tüm büyük askeri platformlarımızın, füzelerimizin, mühimmatlarınızın bu sistemleri kullandığı gerçeği ortada duruyor… Bugüne kadar attığımız adımlarda kimi zaman ABD, kimi zaman diğer ülkelerin navigasyon sistemlerini kullandık.
Başka bir ülkenin navigasyon sisteminin kritik harekatlarda, onların istemediği bir savaş ortamında çalışıp, çalışmayacağının garantisini kimse veremez. İleride ABD’nin, Rusya’nın, Avrupa’nın, Çin’in en ihtiyaç duyduğumuz anda sistemin fişini çekmeyeceğine ne kadar güvenebilirsiniz?
İşin diğer boyutu daha da önemli… Size verilen koordinatların gerçekliğinden emin olmanız son derece değerli. Belki de kritik bir zamanda çok önemli bir hedefi yok etmek isteyeceksiniz ancak kullanacağınız navigasyon sistemi manipüle edilmiş değerler gösterecek?
Hassasiyet oldukça kritik bu işlerde. Hedefi 5 metre şaşırmak belki rakam olarak küçük gelebilir ama eğer orada sivil bir yerleşim varsa muhtemel sonuçların ne olacağını düşünebiliyor musunuz? Tüm bunları alt alta koyduğunuzda yerli ve milli bir konumlama sisteminin neden gerekli olduğu daha iyi anlaşılıyor.”
2011’de ara bir formül bulundu
Savunma Politikaları Analisti Turan Oğuz, 2011’den bu yana yürütülen çalışmalarla Türkiye’nin farklı bir yol izlediğini anımsattı ve hem GPS (ABD), hem GLONASS (Rusya), hem de Galileo (Avrupa) küresel konumlandırma sistemlerinden yararlanıp, buradan elde edilen bilgileri kullanarak konumlama alanında yeni bir yaklaşım sergilediğimizi söyledi.
Türkiye Ulusal Sabit GNSS Ağı (TUSAGA-Aktif) projesine değinen Oğuz, bu kapsamda Türkiye ile KKTC’yi kapsayacak yer istasyonlarının kurulduğunu ve santimetre hassasiyetinde konumlandırma yapılabildiğini anımsattı.
Hibrit bir model kurulabilir
Türkiye’nin Japonya’daki sistemi de yakından incelediğini, orada çeşitli çalışmalara katıldığını anımsatan Oğuz, ülkemizin bugüne kadar yapılanlardan farklı olarak daha modern ve daha ekonomik bir yöntem kullanacağının da bilgisini paylaştı.
“Gökyüzündeki uydular, yer istasyonlarıyla desteklenerek hibrit bir model ortaya konulabilir” diyen Oğuz, sözlerini şöyle tamamladı:
“İlk uydunun 5-6 yıl sonra fırlatılmasını ve 6-8 uydudan oluşan bir sistem olmasını bekleyebiliriz… Bölgesel konumlama sistemi kurmak başlangıç için doğru olsa da çok uzun olmayan bir gelecekte bunu küresele çevirmek de gerekecektir. Buna neden ihtiyaç duyduğumuz sorusunun yanıtını merak edenler, Katar’a, Somali’ye, Balkanlar’a, donanmamızın bayrak gösterdiği Batı Afrika kıyılarına, Libya’ya baksınlar… Türkiye’nin yeni hedefleri kendi küçük bölgesinin dışında da, gittikçe büyüyen bir coğrafyada, operasyonlar gerektiriyor.
Bu alanlarda faaliyet gösteren unsurlarınızı kendi konumlama sisteminiz ile yönetmeniz çok önemli. Tabii ki çok üst düzey bir noktadan başlamamız pek olası değil. İlk adımı atacak, zamanla sahadan geri gelen dönüşlere göre geliştirmeler yapılacak ve nihayetinde çok daha iyi bir noktada ulaşacağız.”