Adı Galatasaray’dan ayrı düşünülemeyen, şampiyonlukları, kupaları ile dolu bir futbol geçmişine sahip, İmparator olarak anılan Fatih Terim’in hayatının ve futbol yolculuğunun hikâyesidir…
23 Mart’ta hepimizi üzen bir haber aldık. Her gün bu haberleri evlerimizde, kendi karantinalarımızda almaya devam ediyoruz aslında. İsimlerini bilmiyoruz. Ve yine kalpten üzülüyoruz. İnsan olan hangi kalp, dünyanın içinde bulunduğu bu duruma kayıtsız kalabilir ki! 23 Mart’ta aldığımız haberdeki testi pozitif çıkan ismi bu kez tanıyorduk: Fatih Terim! Neyse ki çok geçmeden güzel haberlerini de aldık. Dünya çapında da güzel haberler aldığımız günlere yaklaşmış olmak en büyük dileğimiz…
Evet, şimdi Terim’in başarısının, yeri gelip başarısızlıklarının, yaptığı güzel şeylerin, bazen de hatalarının iç içe olduğu hayatının hikâyesini paylaşıyorum sizinle. O, Türkiye’de İmparator, İtalya’da Grande! O, bir efsane! Galatasaraylı olmaktan hiç vazgeçmeyen, futbola gönlünde çocukluğunda açtığı kocaman yeri hep özel tutan bir adam; sarı kırmızılıların gözbebeği…
Biz küçükken, babam da o sarı kırmızılılardan biriydi. Tabii hala öyle. UEFA Şampiyonu olduğumuzda, televizyonun karşısındaki heyecanı, sonra tüm Türkiye’nin sokaklara taşan heyecanı düştü aklıma. Şimdi o güne dönüp baktığımda üzerinden 20 yıl geçmiş. Ama izi hiç silinmeyecek bir hikâyenin güzelliği var elde. Şimdi o güzellik, benim çocuk yanımda, burada cümle olup sıralanıyor. Bazen, bazı anların heyecanının yıllar sonra gelen lezzeti bambaşka oluyormuş…
İmparator, yolun uzun soluklu olsun…
Çocukluğu ve futbolda ilk adımlarla eğitim hayatı
Fatih, 4 Eylül 1953’te, Adana’da, Ceyhan ilçesine bağlı Gökseliye Kasabası’nda, Nuriye ve Talat Terim çiftinin çocuğu olarak dünyaya gözlerini açtı. Yoksul bir aileydi. Ama aynı zamanda mutlu bir aileydi. Fatih, çalışmayı, alın terini çok erken yaşlarda keşfetti. Bir ayağı aksadığından kasabada ‘Topal Talat’ diye çağırılan Kıbrıs Türkü babası ile birlikte, 6 yaşından başlayarak birçok ağır işte çalıştı. Bir yanı fakirliği umursamıyordu; ama bir yanı çok çalışmanın ne demek olduğunu çok erken öğrenmişti. Gücünü, sabrını, çok ve hırslı çalışmaktan alan bir çcouk olarak yetiştiriyordu kendini babasının izinde. Bunun yanında çocuk kalbinin en büyük tutkusu, futboldu…
Her fırsatta mahalle arasında top koşturan Fatih, çocuk ruhuna böyle nefes aldırıyordu. Öyle ki, okul futbol kadar çekici gelmedi. Derslerinde ite kaka ilerliyor, her boşlukta da soluğu futbolda alıyordu. Ayağı topa değmeden edemez olmuştu. Babasının isteği ile Motor Sanat Enstitüsü’ne girdi; ancak 2. sınıftayken devamsızlık sebebiyle okulu bıraktı.
Futbola Ceyhanspor’da başlamıştı. 1969’da, 16 yaşında top koşturmaya hevesli bir delikanlı olarak, giydiği Adana Demirspor forması ile futbol hayatına ilk resmi adımını attı…
Her adımında babasının emeğinin izi vardı; ama görünürdü, ama görünmez. O bilirdi. Yıllar sonra çocukluğundan bahsederken şöyle diyecekti bir röportajında:
“Fakir bir çocuktum falan demeyeceğim. Öyle geçti benim çocukluğum ama ben çok mutlu bir çocuktum. Benim idol aramama da gerek yok, babam benim için bu konuda çok önemli bir idoldür bir ayağı engelli olmasına rağmen. Bana kattığı çok şey var.”
Adana Demirspor günlükleri
Fatih, Adana Demirspor’un genç takımında top koşturuyordu. Dikkatlerden kaçmayan bir heves ile başarılıydı. Öyle ki, genç takımda kimse para almazken Fatih’in maaşı 150 liraydı. Onu motive etmek ve hakkını vermek için ödenen bu para, diğer futbolculardan gizli veriliyordu.
Hırslıydı. Çok çalışıyordu. Öyle hızlı koşardı ki, kimse ona yetişemezdi. Ve böylesine çok sevdiği futboldan bir de üzerine para kazanıyor olmak, onun için müthiş bir şeydi. Mutluydu. 3 yıl içinde çalışmasının karşılığını aldı ve kaptanlığa kadar yükseldi. İlk kez kaptanlık pazubentini koluna geçirdiğindeki heyecanı, genç yüreğinde hiçbir heyecanla boy ölçüşemezdi. Derin bir nefes alarak daha çok çalışacağı günler dizdi önüne…
Adana Demirspor formasını 6 yıl daha giydi…
Nasıl Galatasaraylı oldu
Fatih, 1972’de, artık daha da tecrübelenmiş, santrafor olarak yeşil sahalarda fırtına gibi esiyordu. Fatih’in hayatında Adanaspor’un Galatasaray’ı 1-0 yendiği maç dönüm noktası oldu. 90 dakika boyunca futbolla dansı göz doldurmuştu. Futbol otoritesi Fatih Somer ve Genç Milli Takım Antrenörü Gündüz Tekin’in dikkatini çekmesiyle Milli Takıma çağırıldı. Milli Takım ile Romanya maçına giden Fatih, maç sonrasında çok daha büyük bir heyecanın yüreğine düşeceğini hissetmişti belki, kim bilir!
Fatih Terim, Galatasaraylı oluşunu yıllar sonra şöyle anlatacaktı:
“Romanya milli maçından sonra İstanbul’a dönmüştük. Galatasaraylılar, beni havaalanından alıp kulübe götürdüler. Bu arada Adana Demirsporlular araya girmek istediler; ama ben kararımı vermiştim. Galatasaray’a gönülden ‘Evet’! dedim.”
Galatasaray Spor Kulübü’ne, 1 milyon 650 bin liraya transfer olmuştu. Şimdi onu daha çok çalışacağı, daha çok heyecanla top koşturacağı yeni zamanlar bekliyordu…
Hep Galatasaraylı oluşunu, başka takımda top koşturamayacağını yine aynı röportajda şöyle dile getiriyordu:
“Ben hep Galatasaraylı kaldım. Ben Galatasaray’dan başka yerde oynamadım. 3 misli 5 misli falan teklif vardı; ama ben hep boş kağıda imza attım. 74’te de, son transferimde bir hiddetle ve kararlılıkla girdim Hasnun Galip’teki meşhur masanın ucuna. Girdim, dedim ki ‘Allah aşkına bana bir lira verin; ama imzamın karşılığındaki o duyguyu hiç yaşayamadım’ dedim. Alp Yalman bir sürprizle karşılaşmış gibi ‘Eski köye yeni adet getirme kaptan, rica ediyorum at hemen hiç öyle bir şey yok’ dedi. Attık imzayı ‘Özür dileriz yanlış bir şey söyledik’ dedik, çıktık.”
Milli Takım’ın değişmez oyuncusu
Fatih, ilk kez 20 Nisan 1975’te, İsviçre ile deplasmanda 1-1 berabere kalınan milli maça çıktı.
Sahaların sevilen oyuncusuydu Fatih. Bir yandan da giderek daha sert bir görünüm çiziyordu. Sahada daha da hırslanıyor, hırçınlaşıyor ve lider çizgisinden ayrılmıyordu. Bir maçta hakeme tükürmesi üzerine futbol dünyasındaki görüntüsü daha da sertleşti. Ancak Galatasaray taraftarı, ondan memnundu. Takımın kaptanlığını da, ilk kez Adana Demirspor’da olduğu gibi, bu kez daha büyük bir heyecanla üstlenmişti. Belki de Galatasaray’daki tüm zamanların en sevilen oyunculardan biri olmasındaki en büyük etkenlerden biri, oyunculuğu boyunca kaptanlığı da başarılı bir şekilde yürütmesiydi. Oyunculuk kariyeri boyunca Galatasaray’da, 327 maçta oynadı. Hırsını başarıya kodlamıştı. Takımı için kan, ter, gözyaşı modelinden ayrılmıyordu. Ancak ne kadar çaba gösterse de, 11 sene boyunca hiç şampiyonluk tadamadı…
Şampiyonluk yaşayamamıştı; ama Milli Takım’da da başarılı bir grafik çizmişti. Bu başarı, onu, takımın değişmez oyuncusu yaptı. Fatih, Türkiye 19 yaş altı Milli Takımı’nda 7, Türkiye 21 yaş altı Milli Takım’da 10, Türkiye Milli Takım’da ise, 51 kez forma giydi. A Milli Takım forması ile 2 gol attı.
4 Nisan 1984’teki Türkiye-Macaristan maçı, Fatih’in son milli maçı idi. Bu maç da golsüz berabere bitti. 6 Eylül 1995’te, Fatih Terim’in 11 yıldır elinde tuttuğu rekoru, İstanbul’da Macaristan’a karşı oynanan Avrupa Futbol Şampiyonası grup maçında, Oğuz Çetin kırdı.
Fatih Terim ise bu süreçte çoktan ay yıldızlı takımın teknik direktörlüğüne başlamıştı. Rekoru kırılmıştı evet; ama kendisinin direktörlüğünü yaptığı bir futbolcusu tarafından…
Fatih Terim evlendi
Fatih, 1982’de, Fulya Hanım ile hayatını birleştirdi. Bu evlilik, onlara Merve ve Buse adını verdikleri iki kız evlat getirdi…
Futbola vedası
Fatih Terim, 1985’te futbola veda edene dek Galatasaray’da top koşturdu. Vedasını da altın harflerle hafızalara kazımak istiyordu. Jübilesi için sahaya helikopterle inerek bu anı ölümsüzleştirdi. Özellikle futbolseverler için bu an kesinlikle unutulmayacaktı. Havalı bir futbol şovu ile Fatih Terim, futbol oyunculuğuna veda etti.
Gerçekten de havalı, şaşaalı bir andı. Sahada Galatasaray-Trabzonspor maçı oynanırken, bir yandan da sarı-kırmızı konfetiler uçuşuyordu. Helikopter, gür sesi ile santra noktasına indi ve Kaptan göründü. İşte alkışın kıyamet olup koptuğu bir andı…
Olayın perde arkasını Fatih Terim, daha sonra şöyle anlatacaktı:
“Formam gözüksün diye kapıyı da açacaktık. Çok korktum, yanımdakinin omzunu çürütmüşümdür herhalde. Bu arada maç devam ediyordu ama halk toplanmıştı, polis de. Biz tur atıyorduk, hiçbir şey görünmüyordu maçta. Tam helikopterle o kalabalığın üzerine geliyorduk, bir rüzgâr! Herkesin şapkası uçtu tabii. Ve böylelikle boşaldı saha içindeki kalabalık.”
Teknik Direktörlüğe başlarken
Fatih Terim, Eylül 1987’de, Ankaragücü’nden ayrılan Brian Birch’in yerine getirilerek, teknik direktörlük kariyerine ilk adımı attı. Kariyerinin ilk antrenörlük maçı, 27 Eylül 1987’de Zonguldak Spor’a karşı oynandı. 1-0 galibiyetle sonuçlandı. Ankaragücü, ilk sezonunda kümede kalma mücadelesi verdi ve ligi 13. sırada bitirdi.
Türkiye Kupası’nda ise Ankaragücü, Galatasaray’ı dördüncü turda iki maçta da yendi ve önce çeyrek, ardından da yarı finale çıktı. Kupayı Samsunspor kazandı. Ankaragücü, Samsunspor’a, deplasman golü kuralı ile elendi. Fatih Terim, performansı sebebiyle 1988-1989 sezonunda da Ankaragücü’nün teknik direktörü olarak devam etti. Bu sezonda da takım, ligi 6. sırada bitirdi.
Fatih Terim, bu sezon sonunda Ankaragücü teknik direktörlüğünden ayrıldı…
Ardından 1989-1990 sezonunda kısa bir süre 2. lig takımı olan Göztepespor’a direktörlük yaptı. Takım, İnegölspor karşısındaki ilk maçında 4-1 galibiyet aldı. Fatih Terim’in direktörlüğünde olduğu süreçte, ilk 9 maçın 8’i galibiyet, 1’i de beraberlikle sonuçlandı.
Terim, Şubat’ta, Türkiye Milli Futbol Takımı’nın yeni antrenör kadrosuna dahil edildi. Ancak o, yine de Göztepespor’daki görevine devam edeceğini duyurdu. Ancak bu durum uzun sürmedi. Terim, 4 Nisan’da, milli takıma odaklanmak için Göztepespor’dan istifa ettiğini bildirdi.
Göztepespor, grubunu 2. bitirdi ve 1. lige yükselemedi.
A Milli Takım Teknik Direktörlüğüne doğru
Fatih Terim, Göztepespor’daki teknik direktörlüğü devam ederken Şubat 1990’da, Türkiye Milli Takımı’nda, Sepp Piontek’in yardımcılığını başlamıştı. Ayrıca Türkiye 21 Yaş Altı Milli Takımı’nı da çalıştırıyordu. Nisan’da diğer tarafta istifasını veren Terim, 25 Nisan’da, Romanya ile karşılaşan Ümit Milli Takım’ın başında ilk kez sahadaydı. Maç 2-2 berabere sonuçlandı. Terim bu maçta Hakan Şükür’e ilk kez U-21 forması giydirdi. Şükür’ü ilerleyen süreçte yıllarca takımlarında oynatacaktı…
Ümit Milliler, 1994 U-21 Şampiyonası ön elemelerinde İngiltere ve Hollanda’yı geride bırakmıştı. Buna rağmen Polonya’nın bir puan gerisinde kaldılar ve turnuvaya katılamadılar. Terim, A Milli Takım’ın başına geçtiğinden son iki maçta takımın başında duramadı.
Terim, 1991’de, Akdeniz Oyunları’nda, Türkiye 21 Yaş Altı Milli Takım’ın başındaydı. Takım, grubu sayı farkı ile lider bitirdi. Ancak yarı finalde Fas’ı yenip finale çıksa da, finalde Yunanistan’a yenilerek gümüş madalya aldı. Haziran 1993’teki Akdeniz Oyunları’nda ise, Olimpik Milli Takım’ın başında da Terim vardı. Terim, Hakan Şükür, Sergen Yalçın, Alpay Özalan, Emre Aşık, Ergün Penbe, Arif Erdem, Tugay Kerimoğlu gibi henüz yıldız olmamış genç isimleri kadroya aldı. Bu sezonda Türkiye, Fransa ile karşılaştığı grubu birinci bitirdi. Yarı finalde bir kez daha Fransa ile eşleşip 1-0 galibiyetle finale çıktı. Finalde de Cezayir’i yenen takım, altın madalya aldı.
Fatih Terim, kariyerindeki ilk kupa başarısına ulaşmıştı…
A Milli Takımı Teknik Direktörü Fatih Terim
Sepp Piontek, Türkiye Milli Takım’ın direktörlüğünden Temmuz 1993’te ayrıldı ve boşalan yere Fatih Terim geçti. 1994 FIFA Dünya Kupası elemelerinde son iki haftaya 3 puanla giren takım, Terim ile birlikte çıktıkları ilk maçta Polonya’yı 2-1 mağlup etti. Böylece puanı 5’e yükseldi. Ardından da Norveç ile yapılan maçı alarak eleme dönemini başarılı noktaladılar. Terim, stratejik ilerleyerek bu maçlarda Akdeniz Oyunları’nda madalya almış genç kadroyu kullanmayı uygun görmüştü. Kuşkusuz doğru bir karardı…
Milli Takım’da asıl başarısını, Haziran 1996’da İngiltere’de oynanacak, Avrupa Futbol Şampiyonası elemelerinde yakaladı. Takım geçtiği 8 eleme maçından 15 puan aldı. İsviçre’nin 2 puan gerisinde kalsa da, 2. olarak şampiyonaya katılma hakkı kazandı. Türkiye, tarihinde ilk kez bu şampiyonaya katılıyordu. Ayrıca Milli Takım, 1954’ten beri ilk kez uluslararası bir turnuvada temsil hakkı kazanmıştı ve bu, Terim için yadsınamaz bir başarıydı. Şampiyonada Türkiye’nin rakipleri, D Grubu’nda Hırvatistan, Portekiz ve Danimarka oldu. Hırvatistan ile yapılan ilk maç, oldukça çekişmeli geçti. Başa baş mücadele edilse de, son dakikada gelen gol ile Türkiye, beraberliği koruyamadı. Diğer maçlarda da Portekiz ve Hırvatistan karşısında etkisiz kaldık. 1-0 ve 3-0’lık mağlubiyetlerle turnuvayı hiç gol atamadan, puansız tamamladı. Fatih Terim de başarı ile çıktığı yolculuğun bu sonucundan sonra Türkiye Milli Takım’dan ayrıldı…
Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim
Terim, Futbol oyuncusu olarak en güzel zamanlarını geçirdiği Galatasaray’a, Mayıs 1996’da, teknik direktör olarak döndü. Avrupa Şampiyonası’nın bitiminin ardından resmi olarak Galatasaray’a geçti. Bağının güçlü olduğu takımı ile sezona Almanya’da hazırlandı. Ayrıca kadroya bu dönemde Rumen futbolcu Gheorge Hagi’yi de aldı. Terim’in takımı ile sahaya çıktığı ilk resmi maç, 10 Ağustos 1996’da, Vanspor ile oynandı. Galatasaray, Hagi’nin attığı goller ile maçı 2-1 aldı. İyi bir başlangıçtı…
İlk sezon, özellikle Rasim Kara’nın çalıştırdığı Beşiktaş ile sıkı bir şampiyonluk mücadelesi verdiler. Kara ile Türkiye Milli Takımı’nda beraber çalışmışlardı. Çekişmeli geçen bu mücadelede Galatasaray ve Beşiktaş, 30. haftada nihayet karşılaştı. 86. dakikada Hagi’den gelen gol ile elde edilen 1-1 beraberlikle, takımlar arasındaki 5 puanlık fark kapanmadı. Bundan sonraki maçları Galatasaray’ın kazanmasının ardından, Fatih Terim, kariyerindeki ilk Türkiye ligi şampiyonluğunu kazandı.
Galatasaray’ın, sezon boyunca Fenerbahçe ile yaptığı iki derbi maçı da mağlubiyet ile sonuçlandı. Ancak bunun yanında aynı sezon Mart ayında yine Fenerbahçe ile karşılaştığı Cumhurbaşkanlığı Kupası maçını 3-0 kazandı. Bu, Terim’in Galatasaray’da kaldırdığı ilk kupası oldu. İki ay sonra bu kez aynı kupayı, Kocaelispor’u 2-1 mağlup ederek aldı.
Takımı ile daha çok şampiyonluk görecek, çok kupa kaldıracaktı… Terim, futbolcuların psikolojisine kadar her konu ile detaylı ilgilenerek çalışıyordu. Karizmatik kişiliği ve ruhundaki futbol aşkı ile takımının da, kendinin de adını unutulmaz kılacaktı…
1997-1998 sezonuna Terim, motive başlamıştı. Şampiyon kadrosunu bozmadı. Defansa da deneyimli oyuncu Gheorghe Popescu ile genç yetenek olarak anılan Fatih Akyel’i aldı. Bununla birlikte altyapıdan çıkan 17 yaşındaki Emre Belözoğlu’nu da kadroya aldı. Aslında lige iyi bir başlangıç yapamamıştı. Ancak takımı UEFA Şampiyonlar Ligi’ne taşıdı. İlk yarıyı 6 puan geride 3. bitiren takım, 19. haftadan sonra da sezonda yenilgi yaşamadı. Lider konumunu, Fenerbahçe’den 2 puan önde koruyordu ki, son iki haftada dengeler değişti ve Galatasaray, bir kez daha Türkiye ligi şampiyon oldu.
Terim, kadroyu sağlamlaştırmış, istikrarlı ve başarılı bir grafik çiziyordu. Ancak kaleci problemi henüz çözülmemişti. 1998-1999 sezonu başlarken takıma Claudio Taffarel’in de katılmasıyla bu sorunun da üstü çizildi. Ayrıca takıma yeni isimler kazandırmaya da devam etti. Hasan Şaş, şimdi onlardan biriydi. Bu sezon da, takım UEFA Şampiyonlar Ligi’ne katılma hakkı kazandı. Bu sene de Türkiye liginde şampiyon oldular. Ve bu kez, Türkiye Kupası’nı da Galatasaray aldı ve bu kupaları da, müzeye götürüldü.
1999-2000 sezonunda, Fatih Terim, adını Türkiye futbol tarihine altın harflerle yazdırdı. Aslında sezon Gaziantepspor’a yenilgi ile başlamıştı. Ancak o, nazar boncuğu oldu ve Galatasaray, bu maçtan sonra bir daha Mart ayına kadar yenilgi almadı. Galatasaray, bu sezon da UEFA Şampiyonlar Ligi’ne girmeyi başardı. Türkiye liginde de üst üste üçüncü kez şampiyonluk almıştı. Bu kez takım, UEFA Kupası’nda da devam etti. Sezonun devre arasında, Turgay Kerimoğlu, Rangers’e transfer edildi. Terim, Kerimoğlu’ndan boşalan yeri, sezonda Sergen Yalçın ile doldurdu. Galatasaray, sezon boyunca ligi önde götürdü. UEFA Kupası’nda da takımları geçerek, finale kalan ilk Türk takımı oldu.
Bunun yanında 3 Mayıs’ta Antalyaspor’u 5-3 mağlup edip bir kez daha Türkiye Kupası’nı kazandı. 7 Mayıs’taki maçta Kocaelispor’u yenmiş, Türkiye lig şampiyonluğunu garantilemişti ki, 12 Mayıs’ta Altayspor ile oynanan maçta, 1-0 yenilerek durumu sarstı. Ancak 2 gün sonraki maçta Beşiktaş’ın Fenerbahçe’ye 3-1 yenilmesi ile Galatasaray şampiyonluğunu ilan etti. Galatasaray üst üste 4 kez şampiyon olmuştu. Terim de böylece 4 şampiyonluk ile Türkiye’de en çok şampiyon olan teknik direktör unvanını, Ahmet Suat Özyazıcı ile paylaştı…
17 Mayıs’ta, Kopenhag’daki UEFA finalinde, Galatasaray, adını altın harflerle yazdırdı. Arsenal’i penaltılarla yenerek UEFA Kupası’nı kaldıran ilk ve tek Türk takımı oldu. Haliyle Fatih Terim de bu kupayı kazanan ilk Türk teknik direktör unvanını aldı. Bu başarı, aynı zamanda Terim’in, ‘İmparator’ olarak anılmasını başlattı.
21 Mayıs 2000’de, İstanbulspor ile 1-1 berabere sonuçlanan maç, Terim’in, Galatasaray’daki son maçıydı. Üç kupa kazandığı ayın son gününde Terim, Galatasaray ile yolları ayırdığını duyurdu. Ancak Galatasaray’da daha sonra yeni bir dönem açacaktı…
Fatih Terim, İtalya liginde
Galatasaray’da geçirdiği başarılı 4 yılın ardından Terim, Haziran 2000’de, Ac Fiorentina takımı ile İtalya ligine geçiş yaptı. Takım, yeni sezona Avusturya’da çalışarak hazırlandı. Kadrosuna, sezon başında takımdan ayrılan Fiorentina’nın efsane oyuncusu Gabriel Batistuta’nın yerine, Avrupa Futbol Şampiyonası’nın başarılı isimlerinden Nuno Gomes’i aldı. Takımın, Terim ile birlikte çıktığı ilk maç, Yunan şampiyonun Olympiakos ile oynandı. Karşılaşma 1-0 galibiyet ile sonuçlandı. Terim, Fiorentina ile ilk resmi maçına, bir önceki sene kazandığı UEFA Kupası’nın ilk turunda çıkmıştı. Ancak deplasmanda Tirol Innsbruck’a 3-1 mağlup olarak kötü başladılar. Neyse ki 3 gün sonra Coppa Italia Kupası maçında, Salernitana Calcio 1919’u yendiler. Bu, Terim’in buradaki ilk resmi galibiyeti oldu…
28 Eylül 2000’de, Tirol ile rövanşa çıkan Fiorentina, maçı berabere bitirdi. Daha sezon açılmadan takım, Avrupa’dan elendi. Terim, İtalya’yı hayal kırıklığına uğratmıştı. Maç sırasında sinirlerine hakim olamayan Terim’i, hakem Orhan Erdemir, tribüne göndermek durumunda kaldı. Fiorentina, ilk lig maçında da Parma ile de son dakika yedikleri golle berabere kaldı. Bunun üzerine Terim, yönetimle bir krize düştü. İkinci haftasında alınan Reggina galibiyeti ile herkesin sinirleri bir nebze olsun yatışsa da, peşi sıra gelen puan kayıpları Terim ve Kulüp Başkanı Cecchi Gori arasında sürekli bir tartışma haline sebep oldu. Hatta bu tartışmalar, sık sık gazetelere taşınır oldu.
Fiorentina, 13 Ocak 2001’de, AC Milan’a karşı 4-0 bir galibiyet kazandıktan sonra, bir daha uzun süre bir maç kazanamadı. Ligdeki durumu, maçlardaki performansları hiç iç açıcı değildi. Bir yandan da Fiorentina, bu kez Coppa Italia Kupası’da başarılı bir performans sergilemişti. Milan’ı yarı finalde, 2-2 ve 2-0’lık skorlarla geçerek, finale çıktı. Başarılı bir grafiğe geçtiği sırada Terim, özellikle Milan ve Internazionale gibi takımlara karşı başarısı ile dikkat çekmeye başladı. Bir yandan da adı, başarısız bir sezon geçiren ve teknik direktör değişikliklerinde olan AC Milan ile anılır olmuştu. 25 Şubat 2001’de Fiorentina’nın, Brescia’ya karşı aldığı beraberliğin ardından Terim ve Başkan Gori, bu kez soyunma odasında bir tartışmaya yaşadı. Terim, ertesi gün istifasını duyurdu. Fiorentina, daha önce antrenörlük yapmamış, Lazio’nun yardımcı antrenörü Roberta Mancini’yi, Terim’in yerine getirdi…
AC Milan Teknik Direktörü Fatih Terim
Bir süredir Terim, Milan ile birlikte anılır olmuştu Terim, Fiorentina’dan istifasının ardından 18 Haziran 2001’de, Milan ile 2 senelik anlaşma imzaladı. Fiorentina’dan öğrencisi Rui Costa ile Filippğ Inzaghi’yi takıma alarak işe başladı. Milan, 16 Temmuz’da, 3000 kişinin katıldığı bir tören ile yeni teknik direktörü ve transferlerini, taraftarlarına tanıttı. Milan, Terim ile 2-1 sonuçlanan ilk hazırlık maçını 22 Temmuz’da, Varese ile yaptı. 2001 Amsterdam Turnuvası’nda Milan, ilk kez İtalya dışından takımlarla karşılaştı. Terim, 4 Ağustos 2001’de, takımını Mehmet Özdilek’in jübilesi için Türkiye’ye getirdi. Beşiktaş, bu maçı 2-1 aldı…
9 Ağustos 2001’de, TIM Kupası ilk kez düzenlendi. Milan, Internazionale ve Juventus ile uzun süre mücadele ettiği bu kupanın ilk sahibi oldu. Terim de, böylece Milan ile ilk gayrı resmi kupasını kazanmıştı.
Şimdi bu yoğun hazırlık döneminden sonra, sıra ilk resmi maça geldi. Ligdeki ilk resmi karşılaşma, Brescia ile 2-2 beraberlikle sonuçlandı. Henüz ligde ilk haftaydı. Ancak Milan’da, Carlo Ancelotti dedikoduları yapılmaya başlanmıştı. Terim, eski oyuncusu Ümit Davala’yı, takımı daha da güçlendirmek için 5 Eylül’de, kadroya aldı. Doğru bir adım atmıştı. 9 Eylül’de yapılan ikici maçında Fiorentina ile karşılaşan Milan, rakibini 5-2 yendi. Bu durum Terim için dillendirilmesine gerek olmayan bir zaferdi. Bununla birlikte bu maçtan sonra kara bulutlar da dağılmaya başladı. Milan, ligde üst üste galibiyetler aldı. Ayrıca BATE Borisov’u, UEFA Kupası’nda iki maçta da geçerek tur atladılar…
Beşinci haftaya kadar galibiyetlerle ilerleyen takım, beşinci hafta Perugia karşısında ligdeki ilk mağlubiyetini aldı. Ardından da üst üste iki beraberlik ile devam etti. Diğer tarafta ise, UEFA Kupası ikinci turunda CSKA Sofya’yı eleyen Milan, ligdeki Milano derbisinde, Inter’i 4-2 mağlup etti. Yine de maçtan sonraki Bologna ile beraberlik ve 4 Kasım’daki Torino FC ile 1-0’lık mağlubiyet, Terim’in görevden uzaklaştırılmasına sebep oldu. İlk haftadan dedikodusu çıkan Ancelotti, takımın başına getirildi.
Milan, bu sezon ligi 4. Tamamlarken, Şampiyonlar Ligi vizesini de aldı. UEFA Kupası ve İtalya Kupası’nda da yarı finale çıktı…
Terim, Galatasaray’a döndü
Terim, İtalya macerasındayken Galatasaray’ın teknik direktörlüğünü Mircea Lucescu yürütüyordu. Başarılı bir Avrupa performansı, 2000-2001 sezonunda şampiyonluğa oynamasına rağmen yönetimle sorunları da bitmiyordu. Terim’in adı yeniden Galatasaray ile anılmaya başladı…
Sezon sonuna gelindiğinde Galatasaray şampiyondu; ancak yine de Lucescu, istifasını duyurdu. Bu istifanın ardından Terim’in, Galatasaray’da ikinci dönemi açılmış oldu. İlk iş, birlikte UEFA Kupası’nı kazandıkları kadrodaki Ümit Davala ve Hakan Ünsal’ı geri aldı. 10 numaraya da Felipe’yi transfer ettikten sonra, 11 Ağustos 2002’de ligin ilk haftasında oynana Samsunspor maçının 4-1 alınması ile Terim geri dönüşüne başarılı bir başlangıç yaptı. Bu başarılı süreç, ilk 10 hafta boyunca devam etti. Ancak ezeli rakibi Fenerbahçe ile 6 Kasım’da oynadığı maçta 6-0 sonuç ile tarihi bir yenilgi yaşadı. Kadıköy, bunu hiç unutmayacaktı…
Bu yenilgi, Galatasaray’da büyük bir sarsıntı yaratmıştı. Şampiyonlar ligindeki düşük performansı onu grup aşamasında elemeye götürdü. Terim, daha sonra takımının performansını yükseltmiş, ligde galibiyet serileri de yakalamışlardı. Ancak 25 Mayıs 2003’te yaşanan maçla, sonuç Galatasaray için yine hüsran oldu. Beşiktaş ile şampiyonluk yarışındalardı ve bu maç, Sergen Yalçın’ın son dakikada attığı gol ile kuzeyini Beşiktaş’a döndü. Lucescu’nun antrenörlüğündeki Beşiktaş, bu sezon şampiyon oldu.
Galatasaray, 2003-2004 sezonunda Hakan Şükür’ün de dahil edilmesiyle kadrosunu güçlendirdi. Bununla birlikte Rumen oyuncular da aldı. Güçlenmiş kadro ile daha da hırslanan Galatasaray, ön elemeleri geçti. Şampiyonlar ligi gruplarında kalmayı da başaran takım, sene sonuna doğru sendelemeye başladı. Önce Çaykur Rizespor’a, Türkiye Kupası’nda 5-0 yenildi. Bununla birlikte UEFA Kupası’nda da, Vikkarreal CF’ye 3-0 yenilerek 3. turda elendi. Ligde üst üste puan kaybetmeye devam eden takımın yarış motivasyonu da giderek düşüyordu. Terim, takımdan ayrılmaya karar vermişti. 20 Mart 2004’teki Çaykur Rizespor maçı ile ayrılacağını duyurdu. Dönemin son maçında da mağlubiyetle takımıyla yollarını ayırdı…
Yeniden Türkiye Milli Takımı
Terim, Haziran 2005 itibarıyla yeniden Türkiye Milli Takımı’nın teknik direktörlüğünü üstlendi. Takım, Ersun Yanal yönetiminde 2006 FIFA Dünya Kupası elemelerine kötü bir başlangıç yapmıştı. Terim’in ilk değişikliği, Yanal’dan veto yiyen Hakan Şükür’ü tekrar getirmek oldu. Türkiye, Danimarka ile karşılaştığı ilk grup eleme maçında son dakikada yediği gol ile beraber kaldı. Ancak 4 gün sonra galip gelen grup lideri Ukrayna’yı 1-0 yenerek oyuna tekrar dahil oldular. Son maçta ise, Arnavutluk’u da 1-0 mağlup ederek grubu 2. tamamladılar ve play-off turuna yükseldiler…
Türkiye bu turda İsviçre ile eşleşti ve deplasmandaki ilk maçta 2-0 mağlup oldu. Aslında 16 Kasım 2005’teki zorlu geçen maçlarında, 4-2 kazandı; ama kendi sahasında yediği goller, onu evde kalan taraf yaptı. Maç sonunda iki takım arasındaki kavga da maç skorunun önüne geçti. FIFA tarafından cezalar verilse de, Terim’in adı cezalarda geçmedi.
2008 Avrupa Şampiyonası’nın en iyi teknik direktörü
Terim, 7 Şubat 2007’deki Gürcistan maçında 55. kez takımı ile sahadaydı. Böylece Coşkun Özarı’nın rekorunu kırdı. 2008 Avrupa Şampiyonası elemeleri süresince alınan beraberlik ve mağlubiyetlerden Terim sorumlu tutuldu. Bununla birlikte Bosna-Hersek galibiyetleri ile milli takımı, Avusturya ve İsviçre’de yapılacak 2008 Avrupa Şampiyonası finallerine de taşıyan yine Terim’di…
Avrupa Şampiyonası’na giderken Türkiye, Galatasaray ve Fenerbahçe ağırlıklı bir kadroya sahipti. Portekiz ile karşılaştığı ilk maçında mağlup oldu; ancak daha sonra İsviçre ve Çek Cumhuriyeti maçları ile şansını döndürüp çeyrek finale çıktı. Çeyrek finalde de Hırvatistan ile karşı karşıyaydı. Türkiye, aldığı galibiyet ile bu turnuvada, tarihinde ilk kez yarı finale yükselmiş oldu. Yarı finalde yaşanan sakatlıklar sebebiyle Türkiye, sahaya tam kadro çıkamamıştı. Buna rağmen rakibi Almanya karşısında oldukça zorlayıcıydı. Son dakikalarda yediği gol ile 3-2 mağlup oldu ve elendi. Sonuç tablosunda Türkiye, 2008 Avrupa Şampiyonası’nda 3. olmuştu.
Fatih Terim ise, bu turnuvanın en iyi teknik direktörü seçildi…
Terim, 2010 FIFA Dünya Kupası elemelerinde de milli takımın antrenörlüğüne devam etti. İspanya ve Bosna Hersek’in ardından 3. olan Türkiye, takımını Dünya Kupası’na taşıyamadı. Terim, bunun üzerine 19 Ekim 2009’da düzenlediği bir basın toplantısı ile ayrıldığını duyurdu.
Galatasaray’a ikinci kez döndü
Terim, 17 Mayıs 2000’de, Galatasaray’dan bir UEFA Kupası ile ayrılmıştı. 17 Mayıs 2011’de, geçen 11 yılın üzerinden üçüncü kez, adıyla neredeyse özdeşleşen takımına döndü. 1 Temmuz’da Türk Telekom Stadyumu’nda düzenlenen bir törenle, 3 senelik bir sözleşmeye imza attı.
Bir önceki sezon Galatasaray, büyük bir başarısızlık içindeydi ve kadrosunda bir yapılanmaya gitmişti. Ünal Aysal’ın başkanlığa gelmesiyle takım, Muslera, Fernando, Johan Elmander, Tomas Ujfalusi, Emmanuel Eboue, Felipe Melo ve Albert Riera gibi çarpıcı isimlerle sezona güçlü bir başlangıç yaptı. Terim, sezona Başakşehir karşısındaki mağlubiyetle başladı; ama kadro ile başarılı bir kontak kurmayı başardı. Galatasaray, normal sezonu 9 puan önde tamamladı. Sadece bu sezon uygulanan Şampiyonluk Grubu’nda takım, puan kaybetti. Şampiyonluk, Fenerbahçe ile Şükrü Saraçoğlu’nda oynanacak 12 Mayıs 2012 tarihli maça kaldı…
Beklenen şampiyonluk maçı, 0-0 sona erdi. Ardından Galatasaray, 18. lig şampiyonluğunu rakibinin sahasında ilan etme gururunu yaşadı. Terim de, Galatasaray’da sezonu yine zirvede tamamlamıştı. Kariyerindeki 5. Lig şampiyonluğunu da böylece tatmış oldu. Ayrıca lig tarihinin en fazla şampiyonluk kazanan teknik direktörü unvanını da aldı…
Terim, 2002’de, UEFA Elit Teknik Direktör Forumu’na davet edilen ilk Türk teknik direktör unvanını almıştı. 2012 ve 2013’te aynı organizasyona yıllar sonra tekrar davet edildi. Bunun yanında Terim, Galatasaray ile 2012-2013 sezonuna Süper Kupa ile başladı. Burak Yılmaz, Hamit Altıntop ve Umut Bulut gibi yeni transferler de yaptı. Yaptığı bu hızlı girişle ligde de liderliği üçüncü haftada kazandı.
UEFA Şampiyonlar Ligi’ne ise, kötü bir başlangıç yapmıştı. Ancak yine de son üç maçı alarak gruplardan çıktı. Sezon devre arasına girdiğinde kadroyu, dünyaca ünlü yıldızlar Didier Drogba ve Wesley Sneijder’in transferleri ile şenlendirdi. Bu adımın karşılığını Schalke 04 karşılaşmasında onu eleyip Şampiyonlar Ligi çeyrek finaline çıktığında aldı. Çeyrek finalde karşısında Real Madrid vardı. 3-0 mağlup olmuşlardı; ama ikinci maçtaki performanslarıyla da umut vaat ediyorlardı. Aslında maçı 3-2 de aldılar; ama kupadan elendiler.
Ligde işe, liderliğini hiç sarsmamıştı. Şampiyonluğu bir kez daha elde etti ve Galatasaray, Terim ile 6. Şampiyonluğunu kazanmış oldu. Tabii bu aynı zamanda Terim’in lig tarihindeki en fazla şampiyonluk kazanan teknik direktörü unvanı hanesine bir yıldız daha eklemesi anlamına da geliyordu…
Galatasaray ve Milli Takım bir arada
Galatasaray, 2013-2014 sezonuna kadroda büyük değişikliklere gitmeden başladı. Başarılı grafiğini aynı kadro ile koruyabilme düşüncesindeydi. Sezon başlamadan önce Emirates Cup’u kazanmış, böylece yurt dışındaki prestijini de artırmıştı. Sezona da bir kez daha Süper Kupa’yı kazanarak başladı. Yine Fenerbahçe’yi mağlup etmişti…
TFF, Terim’e Galatasaray ve Türkiye Milli Takımı’nı bir arada çalıştırmasını teklif etmişti. Terim, Ağustos’ta bu teklifi kabul ederek ikili bir sözleşmeye imza attı. Terim başarılı bir süreç daha yaşıyordu; ancak bu durum Ünal Aysal ile arasında çatışma yaratmaya başlamıştı. Terim, Galatasaray’da sezona lig galibiyeti ile başlamıştı, evet; ama sonraki üç maç peşi sıra beraberlikle sonuçlandı. Bunun yanında UEFA Şampiyonlar Ligi gruplarının ilk maçında Real Madrid’e deplasmanda 6-1 mağlup oldu. Aslında 22 Eylül 2013’teki Beşiktaş maçında saha içinde olaylar çıkan maçta rakibini 3-0 mağlup etmişti. Ancak yönetimle aralarındaki gerginlik de dinmedi. Bu durum özellikle Terim’i çok rahatsız ediyordu. Eylül’de yönetim kurulu, Terim’e sözleşmelerini 2 yıl daha uzatmayı teklif etti. Ancak Terim, bu teklifi kabul etmedi.
Kulüp Başkanı Aysal, 24 Eylül 2013’te bu durumu gözden geçireceklerini bildirdi. Akşamında kurulun yaptığı toplantının sonunda oy birliği ile Terim’in görevine son verildi. Yerine de, Fiorentina’da yerini dolduran Roberto Mancini getirildi…
Milli Takım ile yola devam etti
Terim, Milli Takım ile birçok başarıya imza atmıştı. Ağustos’ta Abdullah Avcı da görevinden ayrılmıştı. TFF de, boşalan yeri Terim’e teklif etti. 2013-2014 sezonunda Milli Takım’ın oynayacağı FIFA Dünya Kupası eleme maçı için takımın direktörü Terim oldu. İlk maçlarında Andorra ile karşılaşan takım, 5-0 galip geldi. İkinci maçta Romanya’ya karşı 2-0, ardından da Estonya ile Tallin’de, yine 2-0 galip geldiler. Terim, 3 maçta 3 galibiyet ile başarı kazanmıştı. Ancak Hollanda ile karşılaşılan maçta 2-0 mağlup olan takım, FIFA Dünya Kupası vizesini alamadı.
Galatasaray ile de yollarına ayıran Terim, Milli Takım ile yola devam etmeye karar verdi. Bu kez katılan takımların da arttırıldığı 2016 Avrupa Şampiyonası’nda, Türkiye Milli Takımı’nın başında olacaktı. Türkiye, grup maçlarına çok kötü başlamıştı. Ancak 6 Eylül 2015’te Hollanda’yı deplasmanda 3-0 mağlup ederek tekrar gruptan çıktı. 10 Ekim’de Çek Cumhuriyeti’ni deplasmanda 2-0 mağlup eden Türkiye, 3 gün sonra İzlanda ile karşılaşılan maçta, Selçuk İnan’ın 89. dakikada attığı gol ile rakibi 1-0 mağlup ederek grubu 3. tamamladı. Grubun Kazakistan ve Letonya arasında gerçekleşen bir diğer maçında, Kazakistan, Letonya’yı 1-0 mağlup edince Türkiye, Euro 2016’ya, en iyi üçüncü olarak doğrudan gitmeye hak kazandı.
Türkiye, turnuvaya ilk iki maçta Hırvatistan’a 1-0, İspanya’ya da 3-0 mağlup olarak kötü bir başlangıç yaptı. Son maçında Çek Cumhuriyeti’ni 2-0 mağlup etti. Ancak bu kez en iyi üçüncüler arasında olmasına yetmedi. Gruptan da çıkamadı.
Bu başarısız turnuvadan sonra da TFF, yola Terim ile devam etmeye karar verdi…
Fatih Terim, Milli Takım’dan ayrıldı
Terim de, Milli Takım ile yola devam etmeye karar vermişti. İlk iş takımda ciddi değişikliklere gitti. Başta kaptan Arda Turan olmak üzere Burak Yılmaz, Caner Erkin, Gökhan Gönül, Burak Yılmaz gibi deneyimli isimleri takımdan aldı.
Bu durum medyaya da yansıdı. Özellikle Arda Turan ile arasındaki anlaşmazlık büyük bir yer etmişti. Bir süre sonra Terim, bu isimleri tekrar takıma almaya karar verdi. 2018 FIFA Dünya Kupası elemelerinde de iyi bir başlangıç yapamayan takım, neyse ki şansını Kosova ve Finlandiya galibiyetleri ile sürdürdü. Ancak bu dönemde de kaptan Arda Turan’ın gazeteci Bilal Meşe’ye uyguladığı fiziksel saldırı gündeme geldi. Terim, Turan’ı kadro dışı bıraktı…
Terim – Turan manşetleri gündemden düşmüyordu ki, bu süreçte Terim’in adı da, Alaçatı’da bir mekân basma olayına karıştı. Eleştirilerin biri bin paraydı; dinmek bilmiyordu. Terim, Milli Takım yönetimi ile görüşerek 26 Temmuz 2017’de, takımdaki görevinden ayrılmaya karar verdi.
Süreç bu şekilde işlerken Terim, bir tweet atarak kovulduğunu iddia etmişti. Bunun üzerine bir yıllık maaşı 3,5 milyon Euro’yu, tazminat olarak kazandı. Tazminatının tamamını da Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağışladı…
Ve bir kez daha Galatasaray
Terim, 22Aralık 2017’de, Florya Metin Oktay Tesisleri’nde, Galatasaray Başkanı Dursun Özbek ile bir araya gelerek 1,5 yıllık bir sözleşmeye imza attı. Bu Galatasaray’da dördüncü dönemiydi. 2017-2018 sezonunda Galatasaray 21, Terim ise, 7; 2018-2019 sezonunda ise Galatasaray 22, Terim ise,8. lig şampiyonluğunu aldı.
Terim, bu başarılı sürecin ardından, 25 Mayıs 2019’da, Türk Telekom Arena’daki Süper Lig Şampiyonluk Kupa Töreninde, yaklaşık 50 bin taraftarın huzurunda 2 yıllık yeni bir sözleşmeye imza attı…
Bugün Fatih Terim
Bugün dünya olarak bir virüs sınavından geçiyoruz: Covid-19! Yani artık dilimize pelesenk hali ile Korona! 66 yaşındaki Fatih Terim de, Korona’ya yakalandığını 23 Mart’ta sosyal medya hesabından, “Bugün yapılan test sonuçlarına göre Koronavirüs sonucum pozitif çıkmıştır. Hastanede emin ellerdeyim. Merak etmeyin. En kısa zamanda haberleşmek üzere.” şeklinde duyurdu. Ailesi başta olmak üzere, futbol camiasını, sevenlerini çok üzmüştü bu durum. Neyse ki sağlık durumunun iyiye gittiğini de çok geçmeden öğrendik.
Hastalık konusunda hassas olan Terim, virüs kendisinde pozitif çıkmadan evvel virüsün ekonomik yaptırımlarını dikkate almış, scout ekibine, “Genç oyuncuları araştırın!” demişti. Yönetim de Beşiktaş derbisi öncesi tüm önlemlerini almıştı. Olası bir lig erteleme durumunda bütün takıma bu testi uygulayacaktı. Sonunda takımında, oyuncusundan şoförüne kadar 90 kişiye yapılan testte sadece Terim’de pozitif çıktı. Test sonucunu öğrendiğinde evinde izoleydi ve hastaneye sadece öksürük şikâyeti ile gitmişti. Teşhis, hastalığın henüz ilk evresinde konmuştu; Terim, çok sorun yaşamadan atlatabildi. Öyle ki hastaneden de oyuncularının durumunu bilgisayar üzerinden takip etti.
Öksürük şikâyeti son bulan ve hastalığa dair başka bir semptom da taşımayan Terim, 30 Mart’ta karantinası ve tedavisine devam etmek üzere taburcu edildi. Hastane durumu şöyle açıkladı:
“Covid 19 teşhisi ile hastanemize yatan Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, bugün yapılan kan ve tomografi tetkikleri sonucu, tedavisini gerçekleştiren Prof. Dr. Ferah Ece başkanlığındaki uzman hekimlerimizden oluşan komisyon kararı ile hastanemizden taburcu edilmiştir. Hastamızın, Sağlık Bakanlığı tedavi ve takip protokolü çerçevesinde hastanede bulunduğu 7 gün sonrasında her ne kadar testi halen pozitif olsa da klinik bulgunlarındaki iyileşme ile tedavisinin kalan kısmını evinde sürdürmesi ve gerekli olması halinde tekrar hastanemize gelmesi uygun bulunmuştur. Hastamız, 14 gün süreyle kendisi ve sevdikleri için evinde karantina uygulamasına devam edecektir. Sayın Terim ve bu hastalıkla mücadele eden tüm hastalara geçmiş olsun dileklerimizle.”
Çoğu gitti azı kaldı. İmparator, dünyanın başına musallat bu virüsü yendi. Sağlık durumunun şu an iyi oluşu, sarı kırmızılıların en büyük sevinci. Bir de dünya bu virüsten temizlendiğinde tüm renkler bir, hepsi bizim…
Terim, 66 yıllık ömrüne büyük başarılar, şampiyonluklar, kupalar sığdırdı. Başarılı yoluna da devam edecek. Futbola kaptırdığı gönlünü şampiyonluklarla besleyen bir Fatih Terim geçiyor bu dünyadan…
İyi ki…
Haber kaynak : ensonhaber.com
Damla Karakuş
damla.karakus@ensonhaber.com